Ramazan Abi;
Hayatın yükü sen daha çocukken omuzlarına binmişti. O zamanlar bizim köyde ilkokulu bitiren çocukların şehirde bir ustanın yanına çırak olarak verilmesi moda olmuştu. Allah rızkını verir diyerek her kadının doğurduğu en az altılardan başlayan çocuk sayısına bir evde birkaç eltinin doğurduğu çocuklarda eklenince birden bire nasıl olduysa evler dar gelmiş, yaşının daha 12-13 olmasına rağmen çalışmaya gitmeyenlere de ” Koca adam oldun git de bir işte çalışsana” denilerek aşağılamalar başlamıştı. Bunlardan sende nasibini almış, Özyönlerin başlattığı çocuk göçüne sende katılmıştın.
Benim doğduğum, senin de daha çocuk olduğun yıl babam Almanya ya gitmişti. Galiba senin aklın bazı şeylere ermiş olacak ki sen babama “baba” derdin. Sonradan senede birkaç gün yıllık izninde gördüğümüz adam sanki senin babanmış da bizim değilmiş gibi ona ” Irığın babası” derdik. Çümki Köyde de ramazan ismine ırık derlerdi.
Rahmetli amcam bir yanda kardeşinin hanımı ve çocukları bir yanda da kendi çocuk ve hanımının atışmaları ve geçimsizlikleri yüzünden az çekmedi. Hatta bir keresinde karlı bir kış günü beraber oturduğumuz evi, kerpiç duvarla ikiye bölmeye çalışırken rahmetli kamber dedemin eşi rahmetli Hayriye bu duruma şahit olmuş “canına yazık değil mi? Şıh Ahmet” diyerek acıdığını dile getirmiş, rahmetli amcamda ona “acıyacak can mı kaldı” demişti.
Yavan ekmek, duru su, ile geçen çocukluk yıllarında kendimize ait bir yatağımız bile olmadı. Hep başlı kıçlı yattık. Fazla uzatmayacağım Ramazan Abi küçük yaşta Ankara’ya geldin ve yeraltının ışık geçirmez işyerlerinde matbaacılık yapmaya başladın.
Tarlalarda topraklarla, dikenlerle uğraşmaktan çatlamadık yerleri kalmayan, derisi kayış gibi olmuş kapkara köyümün insanına, şehirden gelen köyümün beyazlaşmış insanı çok cazip gelirdi. Onların renginin beyaz olmasının nedeninin birazda gıdasızlık olduğunu kimse bilemezdi. Köye gelirken alınan jilet gibi İspanyol paça pantolonlar, sivri burunlu yumurta topuk iskarpinler, gömleğin cebine konan ve yarısı da dışarıda duran uzun Marlbora sigaralar köydeki delikanlıları pek cezbederi.
Benim oğlum başkasının yanında çalışamaz diyen megaloman babalar yüzünden de bazı delikanlılar evden kaçardı. Aklıma gelen engiliğin yaşar ve zabit dayının mustafa bunlardan biri.. (bu arada o daracık mavişin tek odalık nemli evindeki yatağında mustafada az yatmadı.)
Sonunda bende okumak için köyden ayrıldığımda daha 12 yaşımdaydım. Orta ikinci sınıfta senin yanına gelmek zorunda kaldım. Duvarları nemli bir evde getirdiğin üstüpülerle ısıttığımız o günleri unutmak mümkün değil. O zamanlar köyden para pul gelmezdi. Ama, yumurtamızı ,peynirimizi, yağımızı, salçamızı anam hiç eksik etmedi. Ortaokul yıllarımda beni hiç parasız bırakmadın. Hoş gerçi kaşarlı tost yemek bile çok lüxtü bizim için. Bunlarıda unutmadım ramazan abi..
Benim ortaokul bitti, sende o sene askere gittin. Ben okumayacaktım ama çok değerli olan bir okul kazanınca mecburen liseye yazılmak zorunda kaldım. Koca şehirde yalnız başıma ev tuttum. Senin askerliğin bitmişti ve daha işe başlamamıştın. Benim yanıma gelmiştin ve Kırıkkalenin çıkışındaki evlerin yapımında amelelik etmiş, aldığın parayla da benim kiramı yatırmıştın. Bunu da hiç unutmadım ramazan abi..
Sonra seni evlendirmek için traktörle köy köy kız aradık. Bazı kimseler “bizim kızı almadılar” diye küstü bazıları da sen devlet işinde değilsin diye kızlarını vermedi. Sonrada rahmetli İsmail dayımın asker arkadaşı olan rahmetli tayır dayımızın bacısı şimdiki eşin olan meryemi kavga gürültü sana aldık.
Zamanını tam hatırlamıyorum ama aktaşta bir gecekonduya göç ettik. Ben memurdum ve aynı zamanda da dershaneye gidiyordum. Yengemde sende bana o kadar iyi davrandınız ki ben üniversiteyi kazanıp yurda çıkmak istediğimde “üzülmesinler” diye söylemekten çekiniyordum. Bu arada ismailde köyden gelmiş üç kardeş aynı evde kalıyorduk ve ne yengem Meryem nede sen bir günden bir gün yüzünüzü ekşitmediniz. Bunları da hiç unutmadım ramazan abi..
Birkaç yıl sonra bana ilk yeğen bizimkilere de ilk torun olan Hülya dünyaya geldi. Birkaç yıl sonrada Yusuf.. sonradan da tayfun.. Zaman zaman üçünün de cinslikleri olsa da yine de onlarda çok saygılı çocuklar. Yusuf, aynı zamanda, babamın da ismi. Babam bize fazla karışmadı. Anamda karışmadı ama zaman zaman laflalarla karıştı.
Laf demişken, anam zaman zaman senin hakkında atıp tutsa da yine de sen bayramlarda köye gitmediğin zamanlar, sabah sofrada yediği lokmalar boğazına duruyor ve titrek sesle hem sana söyleniyor hem de ağlıyor. Evladın ne olduğunu benim sana söylememe gerek yok. O yüzden de sende anamın evladısın ve ne derse desin sen onun ramazanısın. İnsanlar yaşlandıkça dahada alınganlaşıyorlar. Bunu da sen unutma ramazan abi
Yazacak çok şey var aslında Ramazan abi, ama çok uzatmamak lazım. Kısacası sen bana çok babalık yaptın.. ve inanıyorum ki hep de yapacaksın.. Hayatta hiç kimsenin kötülüğünü istemeyen, kimseyi incitmeyen, harama uçkur çözmemiş, alkolü olmayan, iyi bir aile babası olan Ramazan Abimi yılın babası olarak seçiyorum…
Babalar günün kutlu olsun Ramazan abi..