S. Tayfun Karalök

Ne benim sana dönme ihtimalim var,
Ne de senin bana…
Olasılığımız artık sadece matematik kitaplarında,
Yıldızları seyreder gibi seyrediyorum artık seni,
Çoktan kalktı bizi kavuşturacak olan gemi,
Biliyorum dönmeyecek o gemi,
Ve bir daha biz diye başlayan cümleler olmayacak sevgili…

Sıcacık gülüşün geliyor aklıma,
Ve belki de saçına düşen aklar,
Şimdi söyle o ellerini kimler tutacaklar,
Kalemimden kan damlarken,
Gözlerimde yaş,
Ömür bitse de bitmeyecek maalesef bu sensiz telaş…

Objektiflere bak yine sen,
Bak bakalım bir tane daha ben görebileceksen,
Ben gözlerini izleyeyim çaresizce,
Rüzgarlara söyleyeyim sevdiğimi gizlice,
Dipsiz kuyulara haykır şimdi adımı,
Bense gözlerimde taşıyayım son hatıranı…

Lanet olsun,
Özledim seni işte…
Hepsi bu!!!

Babalar Günün Kutlu Olsun Ramazan Abi

Ramazan Abi;

Hayatın yükü sen daha çocukken omuzlarına binmişti. O zamanlar bizim köyde ilkokulu bitiren çocukların şehirde bir ustanın yanına çırak olarak verilmesi moda olmuştu. Allah rızkını verir diyerek her kadının doğurduğu en az altılardan başlayan çocuk sayısına bir evde birkaç eltinin doğurduğu çocuklarda eklenince birden bire nasıl olduysa evler dar gelmiş, yaşının daha 12-13 olmasına rağmen çalışmaya gitmeyenlere de ” Koca adam oldun git de bir işte çalışsana” denilerek aşağılamalar başlamıştı. Bunlardan sende nasibini almış, Özyönlerin başlattığı çocuk göçüne sende katılmıştın.

Benim doğduğum, senin de daha çocuk olduğun yıl babam Almanya ya gitmişti. Galiba senin aklın bazı şeylere ermiş olacak ki sen babama “baba” derdin. Sonradan senede birkaç gün yıllık izninde gördüğümüz adam sanki senin babanmış da bizim değilmiş gibi ona ” Irığın babası” derdik. Çümki Köyde de ramazan ismine ırık derlerdi.

Rahmetli amcam bir yanda kardeşinin hanımı ve çocukları bir yanda da kendi çocuk ve hanımının atışmaları ve geçimsizlikleri yüzünden az çekmedi. Hatta bir keresinde karlı bir kış günü beraber oturduğumuz evi, kerpiç duvarla ikiye bölmeye çalışırken rahmetli kamber dedemin eşi rahmetli Hayriye bu duruma şahit olmuş “canına yazık değil mi? Şıh Ahmet” diyerek acıdığını dile getirmiş, rahmetli amcamda ona “acıyacak can mı kaldı” demişti.

Yavan ekmek, duru su, ile geçen çocukluk yıllarında kendimize ait bir yatağımız bile olmadı. Hep başlı kıçlı yattık. Fazla uzatmayacağım Ramazan Abi küçük yaşta Ankara’ya geldin ve yeraltının ışık geçirmez işyerlerinde matbaacılık yapmaya başladın.

Tarlalarda topraklarla, dikenlerle uğraşmaktan çatlamadık yerleri kalmayan, derisi kayış gibi olmuş kapkara köyümün insanına, şehirden gelen köyümün beyazlaşmış insanı çok cazip gelirdi. Onların renginin beyaz olmasının nedeninin birazda gıdasızlık olduğunu kimse bilemezdi. Köye gelirken alınan jilet gibi İspanyol paça pantolonlar, sivri burunlu yumurta topuk iskarpinler, gömleğin cebine konan ve yarısı da dışarıda duran uzun Marlbora sigaralar köydeki delikanlıları pek cezbederi.
Benim oğlum başkasının yanında çalışamaz diyen megaloman babalar yüzünden de bazı delikanlılar evden kaçardı. Aklıma gelen engiliğin yaşar ve zabit dayının mustafa bunlardan biri.. (bu arada o daracık mavişin tek odalık nemli evindeki yatağında mustafada az yatmadı.)

 

Sonunda bende okumak için köyden ayrıldığımda daha 12 yaşımdaydım. Orta ikinci sınıfta senin yanına gelmek zorunda kaldım. Duvarları nemli bir evde getirdiğin üstüpülerle ısıttığımız o günleri unutmak mümkün değil. O zamanlar köyden para pul gelmezdi. Ama, yumurtamızı ,peynirimizi, yağımızı, salçamızı anam hiç eksik etmedi. Ortaokul yıllarımda beni hiç parasız bırakmadın. Hoş gerçi kaşarlı tost yemek bile çok lüxtü bizim için. Bunlarıda unutmadım ramazan abi..

Benim ortaokul bitti, sende o sene askere gittin. Ben okumayacaktım ama çok değerli olan bir okul kazanınca mecburen liseye yazılmak zorunda kaldım. Koca şehirde yalnız başıma ev tuttum. Senin askerliğin bitmişti ve daha işe başlamamıştın. Benim yanıma gelmiştin ve Kırıkkalenin çıkışındaki evlerin yapımında amelelik etmiş, aldığın parayla da benim kiramı yatırmıştın. Bunu da hiç unutmadım ramazan abi..

Sonra seni evlendirmek için traktörle köy köy kız aradık. Bazı kimseler “bizim kızı almadılar” diye küstü bazıları da sen devlet işinde değilsin diye kızlarını vermedi. Sonrada rahmetli İsmail dayımın asker arkadaşı olan rahmetli tayır dayımızın bacısı şimdiki eşin olan meryemi kavga gürültü sana aldık.

Zamanını tam hatırlamıyorum ama aktaşta bir gecekonduya göç ettik. Ben memurdum ve aynı zamanda da dershaneye gidiyordum. Yengemde sende bana o kadar iyi davrandınız ki ben üniversiteyi kazanıp yurda çıkmak istediğimde “üzülmesinler” diye söylemekten çekiniyordum. Bu arada ismailde köyden gelmiş üç kardeş aynı evde kalıyorduk ve ne yengem Meryem nede sen bir günden bir gün yüzünüzü ekşitmediniz. Bunları da hiç unutmadım ramazan abi..

Birkaç yıl sonra bana ilk yeğen bizimkilere de ilk torun olan Hülya dünyaya geldi. Birkaç yıl sonrada Yusuf.. sonradan da tayfun.. Zaman zaman üçünün de cinslikleri olsa da yine de onlarda çok saygılı çocuklar. Yusuf, aynı zamanda, babamın da ismi. Babam bize fazla karışmadı. Anamda karışmadı ama zaman zaman laflalarla karıştı.

Laf demişken, anam zaman zaman senin hakkında atıp tutsa da yine de sen bayramlarda köye gitmediğin zamanlar, sabah sofrada yediği lokmalar boğazına duruyor ve titrek sesle hem sana söyleniyor hem de ağlıyor. Evladın ne olduğunu benim sana söylememe gerek yok. O yüzden de sende anamın evladısın ve ne derse desin sen onun ramazanısın. İnsanlar yaşlandıkça dahada alınganlaşıyorlar. Bunu da sen unutma ramazan abi

Yazacak çok şey var aslında Ramazan abi, ama çok uzatmamak lazım. Kısacası sen bana çok babalık yaptın.. ve inanıyorum ki hep de yapacaksın.. Hayatta hiç kimsenin kötülüğünü istemeyen, kimseyi incitmeyen, harama uçkur çözmemiş, alkolü olmayan, iyi bir aile babası olan Ramazan Abimi yılın babası olarak seçiyorum…

Babalar günün kutlu olsun Ramazan abi..

Özgürce

Bugün şöyle bir yazı okudum internette bir web sayfasında;Delinen ozon tabakasına,kirlenen çevreye,insanın ezilmesine,artan hayat pahalılığına,faturalara,pahalılaşan çarşıya v.s birçok şeye baş kaldırmamız hakkında.
Bize öğretilen yanlışlara ve bize söylenen yalanlara karşı,sevginin ayaklar altına alındığı çıkar dünyasında altını çizmiş baş kaldırmalıyızı…Sonra özgürlüğü de ilave etmiş…ÖZGÜRLÜK…

Hepsini anladım, katıldım da bu baş kaldırmaların haklılığına ama özgürlüğe nasıl baş kaldırmalı insan diye düşünürken, özgürlüğe değil de özgürsüzlüğe baş kaldırma gerekliliği olduğunu anladım…Galiba en önemli baş kaldırışta buydu benim için..Ben tüm bu başkaldırışları altını çizerek,katılarak onaylıyorum..Tıpkı duygularımızı korumak geliştirmek ve açıklamak gibi.. Hele hayatın gözüne içtenlikle bakmak,hayatı sevmekten korkmamak..Elimizi sevdiğimizin elinin üzerine koymaktan korkmamak,yapay insan olmamak adına..ÖZGÜRCE…Elimizi hayatın da üzerine koyalım..seni seviyorum YAŞAM…….Seni seviyorum       HAYAT….Diyebilelim,haykıralım…Seni seviyorumm ( M )  haykırıyorum buda benim özgürlüğüm..Yaşadığım sürece de seni seveceğim… evet özgürlük..Romantizm özgürlükle mi gelir bilmiyorum ama ben elimi sevdiğimin elinin üzerine koyarken onun sıcaklığını,dürüstlüğünü,insanlığını,tüm bunlara başkaldırırken onun insanlığından asla ödün vermediğini bildiğim sevdiğimin ellerinde ki o sıcaklığı hissederek romantizmi yaşamayı istiyorum..Bir ömür boyu sonsuza dek…SENİNLE…………

Sevdam

Hiç bir kadın anne gibi sevemez ki
Canını verecek kadar
Ne kadar güçlü bir duygu selidir bu
Dinle beni göz bebeğim
Bak gözlerime
Görüyormusun gözlerimde ki
Sana olan sevgimi
Anne.evlat arasında ki
O güçlü sevginin bir benzerini
Hayatta yapılamayacak tek şey
Sevgiye olan cimriliktir
Sana ne kadar cömert olduğumu görüyormusun
Benim sevdam buğün
Benim sevdam yarın
Benim sevdam bir ömür boyu..

Mehmetime

SENİNLEYİM
Geceyi seyrettim uzun,uzun
Gece usul,usul giderek yayılmakta
Sessizliği dinledim
Sessizlik ve sensizlik
Acıtıyor içimi
Şimdi öyle uzak ki
Geldiğim yollar
Ama gözlerimi kapatınca
Bir o kadar yakın
Seninleyim
Yanıbaşındayım<
Şu an…..

Bir Ben Sevdim Seni

Aslında hiç kimse sevmedi
Bir ben sevdim seni…
Severmiş gibi değil,
Kana kana sevdim seni.
Tıka basa …sevdim… … …
Dolu dolu sevdim…
Aslında kimse sevmedi seni,
Sevmekten çekindi
Oysa ben;Yana yana sevdim seni…
Bile bile sevdim…
Aklımdan zorun var gibi,
Aklıma silah dayanmışcasına,
Mecburmuş gibi,
Ve başka çarem yokmuşcasına,
Bir ben sevdim seni…
Aslında bir sen sevmedin beni,
Herkesi sevdiğin gibi…
CanYücel