Olympos Fatihi

Buluştuğumuzda yine salya sümük omzunda ağladığım sülocan, kızım kurtul artık şu hastalıklı aşktan demiş ve hemen o gün o saat seninle tanıştırmak istemişti, yapma etme dediysem de seni aramıştı, akşamında savaşla buluşacaktım oysa ki, sonra sen gelene kadar benim öğle aram bitmiş ve işe dönmek zorunda kalmıştım. tekrar bir telefon; sülo: dışarı çık biz İstanbuldayız, yanımda fatih var. demişti, ben çıkana kadar siz Ankara yoluna girmiştiniz bile ve sonra Olimposda sahilde geldin yanıma. bundan 3 yaz önce. neden dedin daha önce karşılaşmadık seninle. Fatih, Olimpos fatihi, dün gece ağrıyan belim için elime jeli sürdüğümde göz yaşlarına boğuldum, müzmin bel ağrın ve her fırsatta elime tutuşturduğun jelin, senin deyiminle şifalı ellerimle bu sefer kendi kendimi iyi etmeye çalıştım, ağrı biraz hafifleyince uykuya dalmışım ve birden tek kez çalan telefon sesiyle uyandım, numaranı rehberimden silmiştim, dayanamayıp ararım diye.. ama birden görünce sen olduğunu anladım, gözlerime inanamadım, bana hakkını helal et demiştin en son ayrılırken, vedalaşmıştık sonsuza dek. dayanamadım aradım seni,  yanlışlıkla aradım dedin.. evet sanırım gerçekten de yanlışlıkla aradın, seni düşündüm ve beni aradın, tek sorun yanlışlıkla bunun olması.. ben seni düşündüğümde, çok ama çoook düşündüğümde bile beni yanlışlıkla arama, arayama diye mesaj attım sana: telefon rehberinden beni sil, böylelikle yanlışlıkla beni çaldırmamış olursun, ben de seni merak edip aramamış, sesindeki pişmanlığı duymamış olurum ve uykum kaçmamış olur.. diye. keşke beni ben istedim diye, özledim diye, çok istedim diye, bilinçsizce, tamamen benim etkimle aramamış, gerçekten aramış olsaydın..