14 Şubat Sevgililer Günün Kutlu Olsun

Bu sene de gelmedin. seni ara sıra görmesem, varlığını hissetmesem yok olduğuna inanabilirdim belki. Seni tanımadan önce koskoca dünyada küçücük bir noktaydın. oysa seni tanıdıktan sonra noktanın içindeki kocaman dünyayı buldum.

Bu sene de gelmedin ama sen içimdeyken ben dışarılarda olamadım. Sen içimdeyken… Sen, içimdeki bir başka ben olduktan sonra , ben hiç sensiz kalamadım… Sen içimdeyken ben , ben olamadım.

Bu senede gelmedin. Hiç dönmeyecekmiş gibi gidişini, her gün dönecek umuduyla beyhude bekleyişlerimi, dönmeyince, aramayınca her gün seni öldürmek için nasıl öldüğümü ve zamanı tam on ikiden vurup nasıl öldürdüğümü belki unutabilirim. Ama seni asla….

14 Şubat Sevgililer günün kutlu olsun…

14 Şubat Sevgililer gününde sevgilisi olmayan ve uzun süredir de bir türlü olamayan birinin , olmayan ve bir türlüde gelmeyen sevgiliye yazdığı ,  sevgililer günü mektubudur.

Saklayamaz Gözlerim Seni

Saklasa da sözlerim gizleyemez  derdini, gizleyemez gözlerim deli gibi sevdiğini, içimde bir sevinç var senelerdir tatmadığım, bir burukluk bir heyecan doyasıya yaşamadığım. Ne kavga, ne ümitsizlik, ne ağlaşan insancıklar, nede başka düşüncem var. Bir duygu kargaşası bu, sardı bütün benliğimi, karşı koymak neye yarar. Bir yanımda doğrular, hatalarsa bir yanımda. Aklım yapma diyorsa da gönlüm bir kez düştü aşka. Şimdi ne söyleseler aşka dair bilinen şu, yalan dünyada ne var yaşanmadan öğrenilen.

Evet aşkım işte böyle diyor şair yüreğinin taaa derinlerinde hissettiği aşkı için. Evet,  bende seni hissediyorum hem de çoook derinlerde bunu yaşıyorum. Her ne kadar senin sözlerinde sitemin bitmese de ben onları duymuyorum bile.

İçine çektiğin  o temiz bozkır havasından, suyundan bana da tattırmanı isterdim, inan bunu isterdim. Ama benden çok uzaklardasın, ruhunla yanımdasın ya önemli olanda bu değil mi?

Seni seviyorum şaşkın adam. İstanbullunda şaşkının. Şimdi seni beklediğim gün olan pazarı iple çektiğimi unutma…

Kime Güvenelim ki

Üzgünüm Samet,

Bende istemezdim böyle olsun. Mutluluğun boğazında kaldı yine. Ve yine pisliklerime ortak ettim seni. Lafa geldi mi mangalda kül bırakmayanlar, kendi yangınımız bize yetmiyormuş gibi, etrafımızdakileri de ateşe verdiler. Elektrik tellerine çarpılan kuşları seyreder gibi insanların öldürülüşlerini seyredenleri eleştirenler, hiç acımadan seçilmiş kurbanları elektrik tellerine yapıştırdı.

Anaların yüreklerindeki acıların legal ya da illegali olmaz diyerek onlarla birlikte olduğunu gösterenler, aynı analara acıdan başka ne verdi ki?

Nasılda kandırdım seni Samet. Ne kadarda farklı anlattım onu sana değil mi? Her Şeyi farklıydı ,gülüşü, görüntüsü, fikirleri….Ama her şeyi..

Göremediğimiz ama hep savunduğumuz bir şey vardı hatırlar mısın? Her kadının içinde bir şeytan vardır derdik. işte o da aynıydı Samet? Nasılda fark ettirmedi değil mi? ettiremezdi çünkü şeytan bunun dışındaydı ve biz içindeki olmayan şeytanı göremedik.
Olmuyor diyerek Çöplüğüne çekip gidebilmek bu kadar kolay mı Samet? Kolay mı insanın teninden ayrılması? Büyük babasından, çingene çocuğundan… yarı tarafından… hiç bir zorluğa göğüs bile germeden gitmek bu kadar kolay mı?

Kime güvenebiliriz dostum söyler misin?

Seni çok hem de çok seviyorum diyenlere mi? evet,deme sakın Samet….Tenimsin, tenimdeki cansın diyene mi? güldürme beni Samet?
Sen benim atamsın ve seni yok etmek onları yok etmek olur diyene mi? toprak kokusunu seviyorum ve sen topraksın diyenlere mi?

Her şeyine nasıl da inanmıştık değil mi? ve şimdi hiçbir şeye inanamaz olarak bedel ödüyoruz. Bu
Kahpeliklerin faturasını biz ödemek zorunda mıyız Samet? Bunları hak etmedik dostum..

Gününü gün ederek her gece yeme içme ve kusmayı marifet sayanlar canı istediği an önüne gelen kişiyle iğrenerek sex yapmayı özgürlük sayanlar, bunları yapacak gücü ,bizleri birer vampir gibi emerek ve de yok ederek almak zorundalar mı, Samet?

Akıllanamadım hala Samet. Bilemedim pisliğe bulamış bir şeyi pislikten çıkarmaya çalışsan da çıkmayacağını… her zaman deriz ya tecrübeler ağıra mal oluyor… buda öyle oldu Samet.. hem de hak etmediğim kadar ağır… sana tavsiyem olsun dostum,

Geldiği ilk gün koynuna giren kadının unutmaki aynı zamanda son günüdür.
Delik tencerede yoğurt mayalamaya kalkışma.

Yanındaki biri sende kalmak için ailesine yalan söylüyorsa bil ki başkasının yanından da sana yalan söyler.
Eve giriş çıkış saati olmayan kızdan uzak dur.
Konuşmalarında küfür olan kadından hayır bekleme.
Çok konuşanın hele de güzel konuşanın icraatlarının boş olacağını bil.
Çantasında prezervatif taşıyan kadına göre bir sevişmelik olursun.

Mevsimlerden Sonbahardayım

Selam  Büyük Adam,
Sana bu mektubumu gözyaşlarımla yazıyorum. Çünkü Mektubun beni çok duygulandırdı. Kendimi tutamıyorum. Bu benim elimde değil. Ama bu ağlamak isteyip de ağlayamadığım anlar değil, Farklı olarak istemeden ağladığım bir an.
Amacım seni hüzünlendirmek değildi. ÜZMEK ya da kederinin sebebi olmak hiç değildi. İnsan bir insanı mutlu ettiği sürece mutlu olabiliyor, Bunları sana inanmadığım için yazmadım Bu günlerde çok gergin ve biraaz da agresifim galiba. Çevremdeki insanlar da rahatsız oluyorlar. Bu da beni daha beter yapıyor. İnsanlar üzülmemeli HELE BENIM YÜZÜMDEN HIÇ.
Öyle zamanlar oldu ki bana gelip sevdiğini, ölüp bittiğini söyleyenler ertesi gün gelip kız arkadaşlarıyla tanıştırdılar, öyle zamanlar oldu ki bana karşı bir şeyler hisseden insanlar bir zaman sonra en yakın arkadaşım, canım, yediğim içtiğim ayrı gitmeyen insanla birliktelik yaşadılar. Bu nasıl bir şey bu nasıl bir dünya. Bunlar bana göre değil ve BENI KÖTÜ ETKILEDİ.

Bak Büyük Adam,  ben birçok insanın ilki ve ideali oldum. Ama onlar ne benim ilkim olabilirlerdi ne de idealimdiler. Belki sana bunlar garip geliyor ama benim için basit şeyler değil. Bütün bu olanlardan sonra insanlara güvenmemin kalay olmasını bekleyemezsin. Amacım seni kırmak değil yalnızca eğer karşımdakiyle bir muhabbetim varsa ,ona iyi duygularımda nasıl açıksam, Kötülerdede o derece dürüst olmalıyım. Sence de öyle değil mi? Belki herşeyde hatalı bendim. Ama fazla ince eleyim sık dokuyorum galiba. Herşeyin bir sebebini arıyorum. Hiçbir şeyin sebepsiz olamayacağını düşünüyorum. İşte bütün sorunlar bundan kaynaklanıyor. En sevmediğim huyumda bu. Sana alıştım Büyük Adam.Evet bunu sana ilk defa söylüyorum.

Ama öyle, alıştım.. INSANLARIN ALIŞKANLIKLARINDAN VAZGEÇMESI NE DENLI ZORDUR BILIRSIN.

Yukarıda yazdıklarımda insanların damgası var, insanlar beni bu derece güvenmez hale getirdi. Ama yinede bende saf bir taraflar var. Benim yüzümden hüzünlenme kırılma üzülme.Buna dayanamam.Her sabah aynaya bak ve kendine gülümsemeyi unutma! Dön bir de benim için gülümse olur mu ? Hatt ayüzünden gülücükleri asla eksik etme! Insan fiziksel olarak değil düşünce olarak ta birşeyler paylaşabilir.Insanın bedeninin kaç yaşında olduğu önemli değil  ruhunun kaç yaşında olduğu önemli.Kendine iyi bak!

Özledim Seni

Ben özledim eski günlerimizi, bana canım değişini..Bana Rahat bir şekilde sevgini göstermiyorsun. Oysaki bekarken ne kadar da mutluydum,mutluyduk.İçim Yanıyor,dayanamıyorum…Canım Kocam seni çok seviyorum.Beni Bırakma,benim herşeyim sen oldun..Eskisi Gibi olalım ne olur bebeğimm.

İçimi ısıtan Sensin

Biliyormusun sana bu satırları yazmaya başlayalı tam yedi ay olmuş. Şimdi tamamlamak için dokunuyorum tuşlara. Gelin ata binmiş “ya kısmet” demiş ya, inşallah bu kez son satırlarıda noktalarım.

Kaç yıl oldu bilmem ama soğuk kış günlerinde içimi ısıtan, sıcak yaz günlerinde de serinleten yine sensin. Mevsimler geçer, yaz olur, kış olur gün ağarır, sabah nasıl kalktımsa aynaya bakmadan devam ederken hayata sense bana inat havalı havalı çıkarsın karşıma. Gençliğin verdiği dirilikle birlikte, havalı saçlarınla savrulan kokun kalır ardında..

Kimi zaman bahar olursun çiçek çiçek, kimi zaman yas olursun kara kara, Ama her halin ayrı bir güzellik olur. Hiçbirşey konuşmasanda , söylemesende aslında çok şey söyler manalı bakışların.. Kimi zaman öfke, kimi zaman kırgınlık, kimi zaman özlem…

Bugün bir tuhaflık var üzerimde.. sanki uçmaya yeni başlayan bir kuşun kalbi yada avını yakalamaya çalışan aslanın nabzı.. iyiki varsın.

Her İnsan Farklı Bir Bataklık mı ?

Biliyormusun Kadir,

İnsanın hayatta “başladı” demeden “bitti”, “daha yeni oldu” demeden “eskidi” dediği şeylerde oluyor.

Ne kadarda çeşit çeşit insanlarla karşılaştırdım seni değil mi? Hepside seni nasılda sevdiler… “Her insan farklı bir dünyadır” demiştim hatırlarsan. Bizim dünyamızın dışında olan ama bize görede farklı yaşam tarzları olan insanlar bize ne kadarda değişik gibi gelirdi değil mi? Neden biz hep bunların aydınlık yönlerini gördükde ,karanlıkta kalmış yönlerinin bir gün mezarımız olabilecegini düşünmedik Kadir?

Çünki biz insandık, biz topraktık, doğallıktık, saftiktik Kadir.. milletin emmediği ememediği helal ana sütleriydik.…kimseye “bu gece bunu götüreyim, düdükleyim” gözüyle bakmıyorduk…bir başkasınada olsa haksız yere atilan bir tokadın acısını yüreğimizde taşıyorduk, diyeceksin be adam sonuçta ne oldu? Haklısın Kadir.. olan bize oldu.. kocaman bir hiç aldık sonuçta… kanımızı ,canımızı, duygularımızı, sevgimizi ruhumuzu, sömürdükçe sömürdüler yaşayamadıkları, göremedikleri duygularını

yaşadılar alacaklarını aldılar ve sonrada karpuz kabuğu gibi fırlatıp attılar. amaaa, adalet denen şey , yıllar sonrada olsa bir gün kapımıza sürünerek gelenlerle yada senden medet umanlarla kendisini göstermedi mi?

Dostlarına mutluluğunu anlatırken abartma Kadir. Yaşadığın durumdan sadece aldıklarını düşünme… verdiklerini hatta vereceklerinide hesaba katarak anlat. Aynı şeyin olumsuz olması durumunda yaşayacağın üzüntünün ,aldığın mutluluktan daha büyük olcağını unutma. Görebildiklerini, yaşadıklarını değil, yaşayamadıklarını, göremediklerini de anlat ki dostların sana yardımcı olsun.

Bir şeyin içine girdiğin zaman yada çok yakınındaysan ,onu göremessin .. portakalı getiride gözünün içine sokarsan yuvarlak olduğunu bile bilemessin.
Unutmadan birşey daha Kadir… erkek parfümü sıkan kadınlardan da uzak dur.

Aşamadığım Dağ, İnemediğim Kuyusun

Zemherinin ayazı var Ankarada.  Gün ışığının üzerine akşam karanlığı çoktan çullandı bile. İçli bir melodi çalıyor odamda ama kulaklarım değil kalbim dinliyor sanki. iflas etmiş bakkalın veresiye defterini karıştırdığı gibi bende geçmişin defterinin tozlu yapraklarından anılarımı çeviriyorum. Yaşadıklarım, yaşayamadıklarım, yarım kalmışlıklarım, yaşayacaklarım hepsi kronolojik bir şekilde gözlerimin önünden akıp gidiyor. Sonra sıra sana geliyor. Ne önde nede arka sırada hiçbirşey kalmıyor.

Olmasaydı sonumuz böyle. Maziye daldıkça dolmsaydı gözlerim, Hiçbirşey seni hatırlatmasaydı ve ben bu satırları yazamasaydım…

Uzun yıllar geçti gitti. Ne fırtınalar esti gönlümde bir bilsen… Esen fırtınalar ne dağları aşındırdı nede kuyuları doldurdu…  O yüzen söyledim, sen benim aşamadığım dağ, inemediğim bir kuyusun..

Sevgiliye Mektup

Yıllar sonra kör kalemime kalemtraş oluyorsun. Sevinsemm mi yoksa üzlsem mi bilemiyorum. Ben bir daha sevgili ile başlayan cümleler kuramayacağımı düşünürken şimdi sana Sevgiliye Mektup başlığıyla başlayan mektup yazıyorum.

Geçenlerde yerlere toz gibi döşenen bir beyazlık kapladı Ankarayı. Bugün ise Ankara beyaz gelinliğini giydi. Her yeri, hatta tüm pislikleri bile kapatan karlar ne yazıkki seninle geçirdiğimiz anıların üzerini kapatmadı, kapatamadı. Girdiğim her karlı sokakta, ayak izlerini değil sanki seni görüyorum. Avuçlarımı açıyorum, içine bir iki.. kar taneleri.. hissediyorum ve tam tutmak isterken avuçlarımda, eriyip gidiyor .. senin gibi.

Şimdi yine yalnız başıma olsamda, seninle dolaşıyorum tunalı sokaklarında… Ellerim üşüyor.. Çünki ne paltolu adam var yanımda nede ellerimizin birleştiği paltonun cebi..

Ne sevgilim diyebiliyorum sana nede sevgilimdi.

Sevgiliye Mektup’ u okuduğunda yaz günüde olsa seninde yüreğine bir parça kar tanesi düşecek mi?