Kapanmayan Yaram

Bugün içmesemde sarhoş, bir şey yapmadımsa da yorulmuş gibiyim. Çünkü seni düşünüyorum. Aslında senden ziyade kendimi ve daha güzel olamayacağına inandığım geleceğimi düşünüyorum. Bukadar düşünmeme gerek kalmazdı belkide , sen yanımda olsaydın.. yada yanımda olmanı sağlayan zeminleri uçurum yapmasaydım.

Keşke bana “hayır” deseydinde şimdi en az üç klişilik bir dünyamız olsaydı. Ben yine izmirin köftesini, egenin börülcesini yada kendinin imkansızlıklarla yetiştirdiği tazelikleri koparsaydım.. 

“Senden sonra” diyebilecğim birşeylerim olsun isterdim ama inan olmadı. Olanlarda sanki geçişimdeki hatanın bedelini fazlasıyla ödettirmek içindi. Halbuki seninle yaşadığım birçok şeyi başkalarıyla da yaşadım , tekbirşey hariç. Bu hariçlik ti zaten sana karşı boynumu bükük kılan.. Bu hariçlikti iki yakamı bir araya getirmeyn ve bu hariçlikti seni unutturmayan..

Ne kadar seni görmesemde, duymasamda yinede ne zaman bir çocuk çığlığı duysam içimdeki kapanmayan yaram kanar… Kanatanda sen olursun.

El Yapımı Hayata Geri Dönmek

Yine de tekrar tekrar başlamak, yeniden başlamak, el yapımı hayata geri dönmek için tam olarak belki de gereken de bu acıdır, bu kopmadır, bu basacak yer bulamamadır, deyim yerindeyse bu dönecek bir evi olmama halidir. Ama bağımlılıktan tümüyle bağımı koparmak tek umudumdur. Yolumu bulacağım, iyileşeceğim, koşup oynayacağım ve bir gün tekrar sıçrayacağım… Uyanık olmayı, dikkat etmeyi, saf dillilikten ve bilgisizlikten kurtulmayı öğreneceğim. Yaşam dolu bir kadın olacağıma söz veriyorum.

Sevgiliye Sesli Mektup

Sevgiliye yazılan sesli mektubu dinlemek için başlığı tıklayınız

Aşk Kalbe Saplanan Hançer Gibi

Aşk hançer gibidir diyor yazar. Saplandı mı çıkmayan.. Sevgiliye yazılan mektuplardan sahibinin sesiyle dinlemek için yazının başlığına tıklayınız

Yürek Ağızda Yaşamak

Hüzünlü olan şarkılar değil aslında içim hüzünlü. Son yıllarda sanki gözükmeyen bir bıçak tutunduğum ipleri birer birer kesiyor. Ne soğanın acısı kaldı hayatımda nede tulumbanın tatlısı. Yürek ağızda yaşamak, illaki düşmanını ensende hissetmek, “gelmeceyecek mi yoksa” diye ikide bir saatine bakıp sevgilini beklemek, yoğun bakımda yatan bir hasatının monitörünü seyredip aha gidiyor diye heyecanlanmak, hayatı boyunca eline el değmemiş birinin gerdeğe girmesi değildir. Yürek ağızda yaşamak… bu cümleye ırak olmayı o kadar çok isterdim ki.. Yağlar saçlarımı bırakıyor, kirler bedenimi, hayaller gözlerimi bırakıyor ama Yürek ağızda yaşamak terketmiyor beni.

“Oğlum bak git” in iyi kötüde olsa bir süpürgesi ve onu koruyan sapı vardı. Yoruldum artık bir kemerin sürekli sırtıma ineceğini hissetmekten.. Hiçkimse kemer ben miyim demesin. hangi kemer insanın kendi yaptığı kemerden daha çok acıtabilir ki? O yüzden kendi kendimide affedemiyorum. Affetsemde neye yarar ki.. Zamanı geri döndürecek mi? Kaybettiğim sevdiklerimi gere getirebilecek mi?

Karmakarışık bir yaşam işte.. Yesen miden bulanıyor, yemesen acından ölüyorsun. O yüzden acından ölmeyecek kadar yemek en iyisi galiba:))

Seni Düşünmek

Seni düşünmek, sırtımdaki yükü bir kenara fırlatmak gibi,

Seni hissetmek, ayaz bir günde sıcacık bir bardağı avuçlarda tutmak gibi

Seni görmek, susuz toprakların suya kavuşması gibi,

Seni koklamak, ölünün dirilmesi gibi

….

Seni öpmek… onuda öğret bana…

Ah Felek Yordun Beni

Kendimle barışık olmak için direnmek yordu beni felek..sen beni yordun, kaderim beni yordu, böyle olmam yordu beni.. Karakter denilen şey doğuştan gelirmiş derler, sonra da aile, eğitim, çevre koşulları ile şekillenirmiş, ben de öyle olmadı heralde, hayatımı tamamen genetik mirasa göre yönlendiriyorum.. sorun da burda başlıyor aslında. napıcam ben böyle, daha ne kadar dayanabileceğim bilemiyorum, bu mektubu yazarken bir yandan da “bi çaresi vardır elbet” şarkısını dinliyorum, gözümden yaşlar sular seller gibi akarken şarkı pek de iyi teselli etmiyor mu ne aslında diye düşünmeden edemedim:)

Sevgi, sevginin bir bedeli var; cesaret. ne yazık beni cesaretle sevecek bir yürek bulamadım, aslında pek de aramadım, sadece bekledim, umdum, karşılaştıklarım da, ya da beni bulanlar da genellikle beni hormonal isteklerinin ötesinde sevemediler. zaaflar ortaya çıkınca tamamen ödül malzemesi olmadığım anlaşılınca kaçtılar benden, halbuki ben de fark ettim karşımdakinin eksikliklerini, içimden her bir hücre kaç derken kalma cesaretini gösterdim yine de, sevmek onunla birlikte kalmak demektir bana göre, maalesef korktular benden, sevmekten, bilinmeyenden, gelecekten.. İş hayatım, hep aynı son; mavi sakallı adamlar, yok edici güçler, kapı arkası entrikalar, üstlere çıktıkça daha tehlikeli olmaya başladılar. sağlam, diri, konumunun bilincinde, yaratıcı, sadık, göçebe ben.. Daha derin bir hayatı, makul bir hayatı özlüyorum.. Biraz yorgun ve kaybolmuş hissediyorum..