İnadına Sevmek

Hiç boşuna bana öyle gülerek bakma, boşuna uğraşma adamım! O saçları değirmende ağartmadığını biliyorum ben. Her telinin ayrı bir hikayesi olduğunu da.! Sahte gülücüklerle kandıramazsın beni. Aramıza örmeye çalıştığın kalın duvarlar da engel değil yüreğini görmeme.  Gözlerin git derken, yüreğin kal diyor. Onu da biliyorum. Bilmesem giderdim zaten, bir kırık fotoğraf, acılarım ve özlemlerimi de götürüp. Ve ben de her gün özene bezene aramıza ördüğüm o duvarın taşlarını bir bakışınla yıkmana izin vermezdim. İsimlerimizin değil,  isimlerimizin baş harfinin dahi yalnızca araba plakalarında olma ihtimali  olduğunu bile bile inadına sevmezdim seni..

Çocuk Gibi

Yine kızıl-karanlık bir geceye daha dönüyor gündüzüm. Yine bir kulak, bir göz telefonda beklemeler ve yine umutsuzluklar , yine gözyaşları. Bir gün gözlerimi açsam da tüm zihnim, hafızam resetlenmiş olsa keşke diyorum. Tüm geçmişim, hayatım, isteyip de yaşayamadıklarım, istemesem de yaşamak zorunda kaldıklarım, pişmanlıklarım, eşim-dostum, çocuğum, akrabalarım, arkadaşlarım….. her şeyi ama her şeyi unutmuş olsam. Hiç birini tanımasam, tanıyamasam. Onlar da beni tanımasa. Bir tek sen kalsan hayatımda tanıdığım ve beni tanıyan.  Hiç korkmadan yürüsek el ele Tunalı’nın dar sokaklarında. Sen bana yılın ilk çıkan dondurmasından alsan yine ve benim de ilk ısırışta dişlerim kamaşsa, gözlerim dolsa çocuk gibi. Sonra birden yağmur bastırsa.  Nisan yağmurunda ıslansak sırılsıklam, iliklerimize kadar ve her zamanki balıkçının kırık-dökük tentesinin altına sığınsak. Yağan yağmuru izlerken gözlerimiz, tek haneli evimize gidip içeceğimiz sıcak çayı düşlesek birbirimizden habersiz. Sen bana yine beni sevdiğini söylesen, ben de utana sıkıla da olsa “Ben de seni . . . . . . ‘im” diyebilsem.

Ahhhh..ahh.. yine kızıl-karanlık bir geceye daha dönüyor gündüzüm. Ya rabbim! senin hükmüne sual olunmaz ama bu bir sınavsa eğer ben bunca yıldır 100 üzerinden 10  da mı alamadım? Daha kaç yedi yıllar geçmeli 100’e tamamlamak için? Yoksa bir ömür mü?

Sido’ya

Sido, can arkadaşım, bundan çeyrek asır önce tanıştık seninle, beytepede. O soğuk yurt odası senin enerjin ve çabanla ısınırdı. Ceyran çarpmasından ödüm patlar, sense bana kalorifer peteğinden topraklama yapıp, anahtarın altından elektrik çekerek tel ocağı nasıl çalıştıracağımı öğretmiştin, ne güzeldi yaptığın yemekler, ama benim için en unutulmaz olanı o muhteşem soğan çorbasıydı; bir gece beytepenin kuru soğuyu iyice donduyoruyor, cam buz tutmuş, biz de o kadar acıkmışız ki uyuyamıyoruz, malzemeler de tükenmiş, yemek yapamıyoruz, sen hemen yine o her zamanki pozitif halinle kızlarr dedin.”size muhteşem bir çorba yapacağım, böylesini hiç yememişsinizdir” kahvaltı için verilen yağlar ile kuru soğanı bir güzel kavurdun ve antepten getirdiğin bir sürü baharatı da içine katarak suda kaynattın, sonra kupkuru olmuş ekmek parçalarını içine attın ve bizi sofraya çağırdın, acıdan gözlerimizden yaşlar aka aka halen aklıma geldikçe içimi ısıtan o enfes çorbayı içtiğimizi hatırlıyorum. Tabi bir de yatakta senin uykuya dalmadan önce dinlediğimiz fıkralar, en çok da papağanlı fıkralarını severdim, biliyor musun Sido geçen gün bir değerlendirme merkezi çalışmasındayım, bir kurumun orta kademe yöneticilerinin olduğu altı erkek ve hepsi de kel, aklıma birden tavuklara tecavüz ettiği için hakimin kafasındaki tüyleri traş ettirdiği papağanın fıkrası gelmez mi, aman yarabbim adamların yüzüne bakarken yarım gün boyunca poh diye gülmemek için neler çektim.. Sido seni çoook seviyorum, iyi ki varsın, iyi ki seni tanımışım can arkadaşım..

Kimseye Söyleme Gidişini, Ben Söylemedim

Hala sen varmışsın gibi İki yastıkla yatıyorum.. Kimseye söyleme gidişini, ben söylemedim. Elimde senin siparişin olmayan torbalarla geliyorum eve.. Ağlaya ağlaya öpüyorum yattığın yastığı yorganı Sanki beni az önce öpücükle yolcu etmişsin gibi çıkıyorum sokaklara.. Üst komşuya hava atarak, bir fiyaka bir görsen.. Ne garip bu insanlar! Bütün mahalle, hatta alttaki bakkal bile seni geçen Kasım öldü sanıyor… Ne garip bu insanlar! Hala her sabah bana selam veriliyor.. Sanki yaşıyormuşum gibi..