Aşamadığım Dağ, İnemediğim Kuyusun
Zemherinin ayazı var Ankarada. Gün ışığının üzerine akşam karanlığı çoktan çullandı bile. İçli bir melodi çalıyor odamda ama kulaklarım değil kalbim dinliyor sanki. iflas etmiş bakkalın veresiye defterini karıştırdığı gibi bende geçmişin defterinin tozlu yapraklarından anılarımı çeviriyorum. Yaşadıklarım, yaşayamadıklarım, yarım kalmışlıklarım, yaşayacaklarım hepsi kronolojik bir şekilde gözlerimin önünden akıp gidiyor. Sonra sıra sana geliyor. Ne önde nede arka sırada hiçbirşey kalmıyor.
Olmasaydı sonumuz böyle. Maziye daldıkça dolmsaydı gözlerim, Hiçbirşey seni hatırlatmasaydı ve ben bu satırları yazamasaydım…
Uzun yıllar geçti gitti. Ne fırtınalar esti gönlümde bir bilsen… Esen fırtınalar ne dağları aşındırdı nede kuyuları doldurdu… O yüzen söyledim, sen benim aşamadığım dağ, inemediğim bir kuyusun..
Leave a Reply
Want to join the discussion?Feel free to contribute!