Sevgiliye mektup, sevgilinize söylemekten çekindiğiniz her şeyi bu köşedeki sevgiliye mektup kategorisine yazmanız için oluşturulmuştur. Sevgiliye mektup yazarken isim vermek zorunda değilsiniz. İsterseniz sevgilinizin ismini de mektuplarda kullanmayabilirsiniz. Sevgiliye mektuplar köşemizde sizde kendinize bir iyilik yapın ve ilerde yıllar sonra yüzünüzü gülümsetecek sevgiliye mektubunuzu buraya yazarak aşkınızı mektuplarla ölümsüzleştirin.

En güzel sevgiliye aşk mektupları, sevgiliye yazılan sitem mektupları, itiraf mektupları için..

Yönü Sen Olmayan Adımlarım

40 yıl düşünsem gelmezdi aklıma bir gün senden vazgecmek isteyebileceğim. Tam eşikteyim sanki. Sen eski sen değilsin ama ben o eski senin oralarda olduğunu bilerek korkuyorum vazgeçmekten. Sanki senden vazgeçersem yaşadığımız onca şey silinecek gibi. Ya da bir daha hiç nefes alamayacağım bir daha hiç sevemeyeceğim. kimseye dokunamayacağım bir daha asla gülemeyeceğim gibi…peki güvenmediğim biriyle nasıl olurum… nasıl eski gözlerle bakarım sana bilmiyorum yada sen böyle yaşayabilir misinaslına bakarsan şuanda da nefes alamıyorum ve tekrar aslına bakarsan şuanda da gülemiyorum.o halde neden hala sana korkuyorumcesur biri gibi gözüksemde çok korkağım özümde. her zaman bilmem gerekenden fazlasının bana yük olacağını düşünürüm. haklı çıktım. keşke çıkmasaydım. bazı şeyler bilinmese daha iyiymiş. artık biliyorum ne ben sana eskisi gibi bakabilirim.ne de sen artık eskisi gibi olabilirsin.en tuhafını yaşadım bir sabah uyandığım ve sevdiğim adam gitmek üzere ben arafta.Tut elimi sevgilim yönü sen olmayan adımlar atmadan önce…

Mayis sinegim 5

Senin icin yazdigim özlem hasret mektuplarina bi yenisini ekliyorum.. o kadar zor ki hersey bi dönüm noktasindayim gitmek kalmak beklemek sabretmek yine yeniden.. ama bu kez güclü müyüm? Fedakar miyim? Sadık miyim? Bilmiyorum aklim öyle karısık öyle yorgun ki sana hata yapmak ilk defa korkuyorum çünkü 1196 gundur senin icin carpan kalbim beni korkuttu baska birini hissetmekten kafam karisti kalbim yoruldu.. ama seni bi an olsun silemedim yapamadim bana olan sevgin bagliligin izin vermedi buna senin icindeki iyilik beni korudu sen öyle güzelsin ki yanimda yokken beni koruyan bir melek duygularima hükmeden bir akıl iyiki varsin mayis sinegim.. ben mayis sinegi kadar olamadim ama sen oldun çok seven ve aldatmak nedir bilmeyen..

Aşk Acısı

Seni sevmek gerçekten ölmek. Seni öyle seviyorum ki bunu anlıyamamısın o kadar seni hep gözlerine baktım ama sen yine de anlıyamadın. Hani derler ya ilk aşklar unutulmaz, gerçekten unutulmuyor. Ben seni gördüğüm gün seni anlıyamamıştım ama sonra sana öyle deli gibi aşık oldum sende beni seviyormusun bilmiyordum ama öğrendiğimde iş işten geçmiş oldu. sen beni unutmuşsun ama ben seni ölene kadar unutmuyacagım. Seni unutacağım zaman o gün hiç gülmeyeyim ben seni böyle severken senin ne yaptığını bilmiyorum. Duydum ki ameliyat olmuşsun onu duyduğumda yıkılmıştım. Sevgilim, sana daha geçmiş olsun bile diyemedim ama yarın diyeceğim sana da soracağım benimle küstünmü küsmediysen neden öyle yapıyorsun

Ailem ve Aşkım Arasında Kaldım

Merhaba.. Ben 25 yaşında bir kızım.Sevdiğim bi çocuk var ilkokuldan beri tanışıyoruz ama 5 seneden beri görüşmeye başladık, ilk zamanlar arkadaştık 2 aydır konusuyoruz çıkacak gibiyiz birbirimizden hoşlanıyoruz. Yalnız bi kaç problemimiz var bunlardan biri 2 sene önce bi arkadaşının sorunuyla beraber cezaevine girip çıktı ve 19 yaşında yani 7 sene önce evlilik dışı çocuğu oldu evlendi ve boşandı.Şuanda benden bir yaş büyük ama aramız çok iyi ondanda bana karşı bişey hissettiğini biliyorum devamlı hergün telefonla mesajlaşıp konuşuyoruz ama ben biraz korkuyorum yaşadıklarından dolayı ailem onaylamaz diye çocuğu için bi sorun yok ama cezaevine girmesi ailemi korkutuyo aynı şeyler yaşanır diye sizce ne yapmalıyım.Bi yanda sevdiğim adam bi yanda ailem ikisindende vazgeçemiyorum. Ailem onaylamaz diye korkuyorum ve sevdiğim adamlada ileriye dönük biseyler yaşanmasını istiyorum, bitmesini istemiyorum lütfen yardımcı olun bana cevabınızı bekliyorum şimdiden teşekkürler..

Gece Demişken

Uzun bir koridordayım, geçmişim geleceğimin nöbetini tutuyor.
Koşuyorum kaçarcasına, kendime yetişemiyorum.
Sevdiğim herşey bozulmaya yüz tutmuş,
Tarihi geçmiş en güzel baharımın,
Dökülmüş yapraklarım ve tüm çiçeklerim solmuş.
Günler uzadı derken geceler kısalıyor…
Ne diye seslensem sana, hepsi yakışıyor.
Bu kış ellerimi kestim ellerini düşündükçe.
Soğuğum yitip gitmedi ben sana dilendikçe.
Karmaşık hallerdeyim yazsam yazamam.
Kalbimi saran bir sarmaşık koparıp atamam, elimde değil.
Dilimin ucunda bir yara, su içsem yanıyor.
Ve ne yazık ki gitsemde herşey sana benziyor…

Sen Ve Ben Asla Biz Olamayacak

Sana dair ne söylesem hep eksik, hep yarım kalacak. Sen Ben BİZ olamayacağız belkide ama benim için o kadar değerlisinki. Yüzümü değil kalbimi güldürüyorsun. Sadece ellerimi değil içimi ısıtıyorsun. Sana sarıldığımda kötü olan ne varsa unutturup huzuru tattırıyorsun. En temiz en masum duygular bunlar olsa gerek çıkarsız, karşılıksız böyle sevmek birini. Ama bir o kadarda İMKANSIZ. 23.07.2016 YILLAR SONRA DA YAZACAĞIM…BM…

Seni Sana Yazıyorum

Evet üzdüm seni, kırdım,  belki de gururunu incittim… Ama ben seni hep sevdim. Belki arkadaşlarıma yalan söyledim sevmiyorum diye ama kalbim seninle, kalbim hep senin adını sayıkladı, dışımdan belli etmedim ama kalbim, içimden sessiz sessiz ağladı, hissettim sende hissettin biliyorum ama… Elimi ilk tutuşun, gözlerime bakışın, beni benim seni sevdiğimdem daha fazla sevişin hala dünki gibi aklımdaydı. İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyormusun. Seninle hiç konuşmuyorduk. Arkadaşımın tanıştırmasıyla başlamıştık. Çok samimiydik daha sonra ilişkimiz ilerledi seninle utanmıştım ve halada utanıyorum, yanında elimi tuttun sonra gözlerime baktın benim içimde bir yerlere sahip oldun. Oradan çıkarmaya çalıştım seni ama bakışınla kendine mahkum ettiğin kalbim seni unutamadı. Gözümden dökülen bir damla yaş, gece karanlıkta yağan yağmur gibi. Çünkü beni ilk defa böyle bir akşamda öpmüştün. Ben bilmezdim ne zaman nereye ne konulacak, virgülle noktayı sevgili zannederdim,  doğru ile yanlışı dost, iki günde olsa herşeyi öğrettin bana, şimdi daha iyi anlıyorum seni sevdiğimi çünkü sen benim gecemi aydınlatan fenerim, yol gösteren pusulam, her kaymasında dilek tuttuğum yıldızım olmuştun. Sürekli seni izliyor, kağıda döküyorum. Senin elini tutmayı, gözlerine bakmayı, omzunda uyumayı biliyorum ama sen olmayı bilmiyordum, onuda sen öğret beni affet nolur segilim. Seni sosuza dek seven sevgilin…

Herşey Sen

Evet bunları yazınca az çok kim olduğumu anlayacaksın. İlk başta seni seveceğime inanmadım ama yanıma geldiğin o ilk gün gözlerime öyle bi baktın ki, o zaman dedim yandın sen aşık oldun bu çocuğa. Zamanla sevmeye başladım. Herşeyim, her yolum sana çıkıyordu. Her gün o kadar çok şey yaşıyorduk ki bizi gören kıskanıyordu. Sen benim gizlediğim sevdamsın. Sen bana aşık ben sana sevdalı. Senin dokunduğun kadar aşık, öptüğün kadar sevdalı, sarıldığın kadar seviyorum seni. Sen benim hayatım boyunca hayatımda olacaksın. Tıpkı 10 senedir hayatımdaki varlığından habersiz olarak yaşadığım gibi. Ama bundan sonra haberim olacak. Biliyorum çok zor bana geri dönmen ama olur belki. Bak bugün Beşiktaş şampiyon oldu. Sen mutlusun, ben mutluyum. Ben yanında birini görmeye dayanamam, bana gel, yine beni sev. Millet desin siz ayrılmazsınız ama gel ya yeter 2 ay olucak yakında 2 ay hayatımdan gitti sensiz. Biz seninle birgün buluşamayınca zaman geçmiyodu. Bak bunu buraya yazmıyorum ama bakalım kaç sene sonra okuyacaksın. Okusan hatırlayacakmısın yada okuyacak mısın. Bana gelsen birşey söylesen. Biliyorsun affediyorum. Sana karşı savunmam sağlam değil. Mert Dalak bütün bu yazıyı okuyan kişiler duysun görsün ben seni seviyorum ve bu sen naparsan yap değişmicek. Sen benim herşeyimsin, kalbimin en derin hissi Beşiktaşlı yarim. Hasretin bana ağır geliyor. Sende gel artık zamanım yok benim.

Cümleler yeter mi sana duyulan aşka?

Yine puslu, kasvetli gecelerden biriydi. Sert ve zor geçen bir kışın en uzun gecesi gibi. Evsiz bir adamın üzerine bardaktan boşanırcasına yağan sağanak yağmur gibi. Elini tuttuğu annesini kaybetmiş küçük bir çocuğunki gibiydi çaresizlik. Ve öfke. Olan biten her şeyden apayrı kapınılmış o öfke. Aralarındaki o basit, önemsiz tartışma konusunu çözümsüz bir hale getirecek fırtınalar çoktan esmişti. Birbirlerinin kalplerini kırmışlar, üzmüş üzülmüşlerdi. Sanki dünyanın sonuydu o belirsizlik. Sanki bütün renkler solup griye dönmüştü. Dünya’nın güzel en eğlenceli, en komik, en iyi şeyi bile bir anlam ifade etmiyordu o an artık. Tat alamazlardı artık hiçbir güzellikten. Düşünmüyorlardı artık. Düşünemeyecek kadar yorulmuşlardı. İstemiyorlardı tüm bu olumsuzlukları. Ama kontrol edemedikleri o öfke, anlaşmazlık çoktan hakim olmuştu gündemlerine. Birbirlerinin kalplerini kırmış, üzmüş ve üzülmüşlerdi. Nereye dönüp baksalar kâr etmiyor, kafalarını dağıtacak hiç bir şey bulamıyorlardı. Zaman her şeyin ilacıdır sözüne inatla her geçen saniye biraz daha soluyordu renkleri gökkuşağının. Daha çok yitip gidiyordu çocuksuluk, masumiyet. Her geçen saniyede daha çok anlamsızlaşıyordu anlamı olan her şey. Canı acımış mavi gözleri yaşlı bir kız. Hiçbir kavramın o gözlerden süzülecek 1 damla gözyaşından değerli olmamasına rağmen ağlıyordu mavi gözlü kız. Ağlıyordu. Ağlamaya devam ediyordu. Perişanlığın, hüznün ve kasvetin tırmandığı o gece saniyeler su gibi akıp gidiyordu. Birbirlerinin kalplerini kırmış, üzmüş ve üzülmüşlerdi. Bir araya geldiklerinde, manzaranın en iyi olduğu ve daha önce geçirdikleri güzel zamanın büyük bir çoğunluğunu birlikte yaşama kararı aldıkları yerde yan yana durdular. 4 ay önce tam bulundukları yerde içi içine sığmayan, gözlerini birbirlerinden alamayan kız ve çocuk şimdi konuşmuyor, çıt etmeden tepedeki ağaçların yapraklarından süzülerek yankılanan soğuk rüzgarın sesini ve ona eşlik eden gecenin sessiz çığlıklarını dinliyorlardı. Bu sessizliği bozansa sadece mavi gözlü kızın küçük öksürükleri ve çocuğun arka arkaya yaktığı sigarasını ateşlediği çakmağın sesiydi. Çok uzaklara bakıyordu çocuk. Kim bilir neler geçiyordu kafasından. Tek kelime etmeden orada öylece dikilip en başından beri daldığı uzaktaki yeşil ışıklı binaya bakmaya devam ediyordu. Mavi gözlü kız bozdu sessizliği başından geçenleri anlatmaya başlayarak. Tüm kabul edemeyişlerini, tüm doğru saymadıklarını, yapılan tüm hataları, görmezden gelinenleri anlatmaya başladı tek tek ilk defa anlatıyormuşçasına. Çocuk sanki hiç duymuyormuş gibi uzaklara bakıyordu. Kim bilir neler geçiyordu kafasından. Kısa ve içten kurduğu cümlelerle kız, tüm hayal kırıklıklarını anlatabileceği en yetkili merciiye aktarmaya çalışıyordu. Daha öncekilerden farklı olarak hiç zaman geçmiyormuş gibi duraksayarak, bekleyerek betimliyordu olan biteni mavi gözlü kız. Kendisini, hayatını, yaşantısını anlatıyordu. Ne, ne kadardır zamandır konuştuklarını biliyorlardı ne de ne kadar çok sustuklarını. Çok uzaklara bakıyordu çocuk. Kim bilir neler geçiyordu kafasından. Sırtından iteleyen soğuk rüzgara karşı ayakta durmaktan bitap düştüğünde çocuk, oturdular. Çocuk hala tek bir kelime etmemişti. Mavi gözlü kızın söylediği en içten birbirinden bağımsız onlarca cümleye rağmen çocuk hala tek bir kelime etmemişti. Zamanın geçmekte olduğunun tek belirtisi olan gün döngüsü artık karanlıktan aydınlığa dönerken çocuk, artık görebildiği mavi gözlü kızın gözlerinin içine dikkatle bakmaya başladı. Sanki daha önce hiç bakmamış gibi dikkatle bakıyordu çocuk mavi gözlü kızın gözlerine. Kim bilir neler geçiyordu kafasından. Kızın gözleri doluyordu yine. Derin derin nefes alıp burnunu çekerken kendini tutmak için sıkıpta yüzü kızarırken gözyaşları süzülüyordu yanaklarından yine. Mavi gözlü kız çocuğun yüzündeki ifadesiz bakışlarına aldırış etmeden devam etti konuşmasına. Daha önce kullanmadığı kelimeleri seçti. Daha önce söylemediği cümleleri söyledi. Aklından geçenleri sebepsizce, itiraf edermişçesine, bir daha asla anlatmayacakmışçasına tekrar fırsat bulamayacakmışçasına anlatmaya başladı. Çocuk içinde kaybolduğu mavi gözlere bakmaya devam etti. Tek bir kelime etmedi. Mavi gözlü kızın sabrı taşmaya başlıyordu. Dayanamadı çocuğun bu sinir bozucu sükunetine. Haykırmaya başladı. Sakin bir şekilde gözleri yaşlı kendini ifade  etmeye çalışan mavi gözlü kızın sesi gürleşmişti artık. “İstemiyosan istemiyorum de! Beni sevmediğini söyle! Bakma bana düşmanınmışım gibi hadi söyle bi tepki ver!” dedi mavi gözlü kız yüksek sesle yüzü kızarmış bir şekilde bağırırken çocuğa. Çocuk hala daha tek bir kelime dahi söylememişti. Gece yerini ayaza bırakırken, haykırışların yerini de sessizlik aldı bir kez daha. Mavi gözlü kız yüzüne tepkisiz ve ifadesiz bakan çocuğa bitap düşmüş şekilde çaresizce bakarken beklenmedik bir şekilde kafasını çocuğun kafasına doğru götürdü. Bu, alnının, alnına değmesi ile ilk defa tenlerin temas ettiği an oldu. Çocuk başını eğdi ve ilk defa tepki verdi. Derin bir nefes alıp bıraktı aydınlanan havanın sessiz soğuğuna. Sanki içindeki canavar çıkıp uzaklaşmıştı birden bire. Sanki tüm beklediği buymuş gibi rahatladı aniden. Sanki hiç bir şey olmamış gibi hişsizleşti aniden. Uyuştu bütün bedeni. Tek hissedebildiği hızlıca atmaya başlayan kalbiydi. Mavi gözlü kız ürkek hareketlerle çekinerek dudaklarına uzanmaya çalıştı çocuğun. Ve soğuk dudakları ilk defa değdiğinde çocuğun dudaklarına, çocuk sessizce ağlamaya başladı kalbine doğru. Öylesine içine akıyordu ki gözyaşları o ana kadar mavi gözlü kızın dudaklarının bu kadar güçlü olduğunu bilmediğini fark etti çocuk. Mavi gözlü kız çocuğun dudaklarında ısıtırken dudaklarını elini uzatıp çocuğun kolunu yakalarak kendi omzuna doğru bıraktı. Çocuk hissettiği yoğunluğa hakim olamayarak kızın omzunda olan koluyla sıkıca kendine çekti mavi gözlü kızı. Göğsüne bastırıpta göğüs kafesinde mavi gözlü kızın vücudunu hisseden çocuk bir derin nefes daha verdi boşluğa. Yanında oturan mavi gözlü kızın alnına, yanağına, çenesine öpücükler kondururken birden burnuna teninin kokusu ulaştı boynuna yaklaştığı anda. Çocuk her zaman bayılırdı mavi gözlü kızın parfümünün kokusuna. Zaten o koku değil miydi çocuğu mavi gözlü kıza bağlayan etkili büyü? O koku değil miydi çocuğun mavi gözlü kız yanındayken kendine hakim olamayıp daha fazla ve daha fazla ona yaklaşmaya çalışmasının sebebi? O koku sebep olmadı mı kızın şaşkın bakışları arasında çocuğun garipçe yaklaşmaya çalışmasına anlam verememesine? Ama bu sefer en ufak bir parfüm kokusu yoktu kızın. Çocuk belki de ilk defa mavi gözlü kızın teninin kokusunu bu kadar yoğun hissetmişti. Daha önce parfüm kokusunu arayan burnu, teninin kokusunda boğulmak istercesine derin nefesler almaya devam etti. Gömdü kafasını kızın boynuna ve o kokuya bağımlıymış, onsuz yapamayacakmış ve acele edip hızlı bi şekilde koklamaya devam etmezse teninin kokusu ortadan kaybolacakmışçasına derin nefesler almaya devam etti burnu ısınırken huzurla. O kadar sıcaktı ki mavi gözlü kızın boynu, kalbini tutuşturup yaktı sıcaklığı. Çocuk hipnotize bir şekilde kaybederken kendini mavi gözlü kızın teninin kokusunda, kız elini uzattı ve çocuğun boşta olan eline uzandı. Dokunduğu anda fark etti çocuğun hissetmeyecek şekilde soğuk olan ellerini. İçi ürperdi kızın ve telaşlı bi şekilde “Ellerin buz gibi olmuş aşkım. Getir ellerini aşkım.” diyerek aceleyle montunun fermuarını açtı iki elinide göğsünde tutup ısıtmaya çalışırken. Çocuk hiç önemsemeden, soğuğu hiç hissetmeden iki elide mavi gözlü kıza sarılı şekildeyken kendini kaybederek sıkıca sarılmaya başladı. O kadar sıkıca sarılıyordu ki kıza, o kadar güçlü bir şekilde kendine çekiyordu ki kızı, sanki sarılmaya çalıştığı şey mavi gözlü kızın kendisi değil, ruhuydu. Kızın canının acıyıp acımadığını bile düşenemeyecek kadar kaybetmişti kendisini. Huzur hiçbir zaman bu kadar heyecan dolu, sessizlik hiçbir zaman bu kadar gürültülü, aşk hiçbir zaman bu kadar tutkulu olmamıştı. Derin nefesler alırken kızın boynunda, ilk defa dudakları birbirinden ayrılarak titrek ve çatallaşmış bir sesle cümle kurdu çocuk; “Buraya geldiğimizde hava karanlıktı ve siyahtı. Gecenin siyah ve karanlık olduğu süre hep uzaklara baktım. Hava aydınlanmaya başladığında gözlerinin içine baktım. Doğruca gözlerinin içine… Sonra bana dokundun ve gözlerimi sımsıkı kapatıp sana sıkıca sarıldım. Ben sarıldıkça daha çok aydınlandı her taraf. Hava aydınlandıkça daha sıkı kapatmaya çalıştım gözlerimi. Ben sarıldıkça daha çok aydınlandı her taraf. O kadar aydınlandı ki gökyüzü, Sımsıkı kapalı olmasına rağmen bembeyaz oldu göz kapaklarım. Bana bakmanı istiyorum. Bakıyor musun?” “Bakıyorum sevgilim.” Dedi mavi gözlü kız kısık ama mutlu bir ses tonuyla gözleri kapalı çocuğa. “Doğruca gözlerimin içine bakmanı istiyorum.” Dedi çocuk yavaşça gözlerini aralayıp sabahın ışımasıyla gözlerini kısarak. “Gözlerimi açtım, Her yer apaydınlık, her yer bembeyaz ve ilk gözlerimi açtığımda, Gördüğüm şey sensin, Mavi gözlerin…” Çocuk mavi gözlü kızın göz bebeklerinden almadan bakışlarını; “Ben hiç aşık olmamışım. Ben hiç kimseyi böyle sevmemişim. Ben hiç kimseye bu kadar kapılmamışım. Ben bu güne kadar hiç aşkı yaşamamışım. Beni hiç kimse sevmemiş. Bana kimse aşık olmamış…” dedi arka arkaya sıralayarak cümlelerini gözünü dahi kırpmadan. Mavi gözlü kız konuşmuyordu. Yüzündeki küçük gülümseme, göz bebeklerinin içindeki mutluluk pınarlarının yansıması adeta. O kadar huzurlu ve o kadar mutlu ki mavi gözlü kız bütün gecenin yorgunluğunun ve dramasının acısını çıkartırcasına gülümsedi çocuğa. “Beni görmek istemesen, bana bir saniye dahi katlanamayacak olsan bile, benden ayrılmak kurtulmak için, peşini bırakmam için beni öldürmen gerekir.” Dedi çocuk. Ellerinden tutarak ayağa kaldırdı mavi gözlü kızı. Birden başı döndü ve sendeledi. Düşecekmiş gibi oldu çocuk. “Aşkım dikkat et!” diye yanına gelen kızın önünde dikilerek kollarını kocaman iki yana açarak “Bana o kadar sıkı sarıl ki canım çıksın!” dedi çocuk. Uzunca süren kenetlenmeden sonra el ele tutuşarak yürümeye başladılar yolun ortasından geliş şeridine karşı. Bu yürüyüş, film sahnesi gibi yaşadıkları son saatlerin bitişiydi. Yolun ortasından tekrar yaşam bulan şehrin merkezine doğru yürümeye devam ederken arkalarında beliren “THE END” yazısının her olumsuzluğa final olduğunu ikiside görebiliyordu… Hafızasını kaybetse bile, kurduğu o cümleyi hiçbir zaman unutmayacaktı uzun boylu çocuk. “Seni siyahın beyaza olan karşıtlığı kadar seviyorum” 14/04/2016

Nefesime

Canım eşim, öncelikle şunu bilmeni isterim sen benim damarlarımda akan kanımsın, yüreğime düşen en tatlı acısın sen bana Allah tarafından gonderildin ve ben seni bana geldiğin gibi kabul ettim. Acınla tatlınla sen bana allahın bir lutfusun. Güzelliğiyle, çirkinliğiyle gözümden sakındığımsın. SENİ ÇOK SEVİYORUM bir tanem güzel gözlüm. Sen benim ailem sen benim kalbim nefes alma sebebimsin gözümün nuru ellerimi uzattıgımda tutunacak dalımsın. O kadar cok seviyorum ki seni. Uyurken izlemeyi okadar cok sevıyorumki gözümü açtığımda seni görmeyi kısaca sen le olan herseyi seviyorum. Ben en çokta SENİ…