Hiçbirşeyi Ertelemeyin
Tarih 31 Ocak 2015’i gösteriyor ve bende planlar yapıyorum.. Sabah saat 10’da ders anlatacağım, 13:00’de Saunaya gideceğim, Sonra yemek.. 1 Şubat Pazar günü erkenden bir mesaj; çok samimi çocukluk arkadaşım Kamil’in annesinin vefat ettiğini muhtarımız telefonlara gönderdiği mesajla bildiriyor. ölüm bu, herşeyin önüne geçiyor ve tüm planlar alt üst oluyor ve ben köyün yolunu tutuyorum.
Ömrünün çoğunu sefalet içinde geçiren ama hiçbir zaman hayata küsmeyen engiliğin yaşar’la mezarlık başındaki kalabalık içinde birbirimize sarılıyoruz. Herşey boşmuş diyoruz birbirimize, İnsanın zaten en akıllı düşündüğü zaman nedense mezarlık başındaki anı oluyor. Galiba ötesinin olmadığını anladığımız tek yer. Ama sadece mezarlık sınırları içinde.
Yaşar ilk defa bana cenazeden sonra evine gitmemiz için davet ediyor. “bir çayımı iç” diyor. bende “mevlüt’ün arabasıyla geldiğimi ve geri döneceğimizi” söylüyorum. Araban yok mu? Yoksa ahırdaki tek ineğimi satar sana araba alırım diyor Yaşar. Bende hazır kazılı olan mezara bakıp, “öldürdün beni, göm bari hazır mezara” diyorum. ve bir dahakine köye geldiğimde mutlaka çayını içeceğimi söylüyorum.
Şimdi içime orutan bir pişmanlık “neden gitmedin ki” diyor. … Ne zaman gideilecek? Yarın diye bir şey sadece bugün varsak var…. Belkide o çay bir daha içilmeyecek….
Pişmanın yaşar…. keşke o çayı soğutmadan taze taze içseydim…
Leave a Reply
Want to join the discussion?Feel free to contribute!